16 Aralık 2008 Salı

Zerre ve Hiç



















SEMÂH



Tennûremin eteği daireler çizdi
Neyzen üfledi soluğunu
Ney’in nağmeleriyle nûrlar doldu içime
Semâh sürdü aşk ile

Sağ elimle yıldızları okşadım
Sol elimle sevdim karıncaları

Gönül imbiğimden süzüldü
Yayıldı ıhlamur kokusuyla mânâ
Sürmelerin aktı bahtı karalığıma

Yüreğimin tozunu saçtım uçurumlara
Nûrların içimde fesleğen rayihâsı
Hüzün peşrevi kondu gönül burcuma
Rûzigârında gamın hüzzâmdı bestesi

Çekildim dağlarda yalnızlığıma
Ayindeyim dergâhında
Şeyhim sen, mürîdin ben
Aşkınla gark oldu hücrelerim
Cennetten bir ırmaktı akan
Yıkandım nûrlarınla
Sen yanımla hayâlini tavâftayım
Damarlarımda kanımdasın
Beni sorarsan
Seninle hasbihâl canım

Yollarında zâyi bir garip seyyâhım
Ziyânın ferinden mahrum etme
Heybemde sen kokan o beyaz tülbendin
İçinde saçlarından bir tutam

Nûrum;
Ballarınla can buldum
Senin mübtelân oldum

----

esti rüzgâr "vuuuuuuuuuu "
şair dedi; "nûr"
neyzen üfürdü cenneti "huuuuuuuuu"
...
Fikret Şimşek





Dağların Nûru


Bir ateş yak... Işığınla aydınlansın
Yak ki ısınsın bu garip…

Ey! dağların nûru!
Beni yapayalnız bırakıp gitme
Işığınla aydınlatmıştın karanlıkları
Yine yansın ışığın.


Yapayalnız kaldığım mağaramda huzmelerin saçılsın…

Çok soğuk çıktı bugün. Bugün çok sert esti rüzgar.
Çok üşüdüm nûrum. Beyaz tülbendiyle odama gelen anam gibi,
gelseydin... Bir battaniye olsaydı ellerinde, örtseydin üzerime.
Sonra, bak; bugün hep gözlerime bir bulut çöktü.


Yanmadan, pişmeden yazılmaz derdin ya.. Yine dinlemedim seni. Kilitledim o mağaraya kendimi… Mum ışığında, elimde fakir kalemim, o garip hallerimi yazmadan edemedim.

---
Üç şey vardır, bunlar gösteriş için olmaz:

İnsan gösteriş için dağların zirvelerine çıkamaz. Zirvelere tırmanırken bunu anladım.
İnsan gösteriş için yazamaz. Yazarken de buna inandım.
İnsan desinler diye ölemez. Yaşarken de bunu öğrendim.


"İçine kapan...Önce yan...
Yan ateşlerde...

Kuş gibi kursağa çiğ kus...
Koyun gibi kay süt ver..." dedi Nûr.



Fikret Şimşek


*****

Gösterişin hükmü geçmez o ülkelerde!...
Çünkü dağ, yazı ve ölüm; üçü de çağırır insanı... zamanı onlar belirler...
Özellikle "şairler" diyor Nietzsche, "...ince duygulara kapıldıklarında, inanırlar bizzat doğanın kendilerine aşık olduğuna..." Çoğu kez de çağıran ve tutsak eden "dağ"dır...

Şiir ise, cennetten kovulup yazarının kollarına düşen...O ki şairi öldürüp kendini yaşatmakla yükümlüdür!...
Üstelik bilir ve bildirir ölmenin anlamını; doğmak için yeniden ve doğurmak için tabii ki....
Hiçbir yerde olmadığı kadar "son"suzluk hükmeder bu üç alemde...

Naime Erlaçin , Hanımın yaptığı bir yorumdur.


**** ****


Dağların Nûru/ II

Nasıl güzelsiniz
Gözlerimde şimdi sağanak
Mektubunuz ıslandı
Kaç kez; 'hakkını helal et' dediniz bu fakire
Kaç kez yüreğimi titrettiniz o melek hallerinizle
Eyvallah
Ümmiliğinde anın içim hoş oldu
Karanlık gecelerimde vuslatım hayalinizle
Girdim o mağaraya
Hep orayı arıyordum
Orayı
Mum ışığında okudum mektubunuzu
Küt küt attı yüreğim....


Kaf Dağın'da bir pınar varmış. İçenler başka alemlere dalarmış...
Billûr dereler akarmış. Akasyalar, manolyalar... Çeşit çeşit, daha nice çiçekler...
Ah! her yer anber kokarmış. Bülbüller ötermiş. Ceylanlar koşarmış özgürce ormanlarında.
Orda hiç gam olmazmış. Orda yalnız aşkı yaşarmış sevgililer. Orda nûrlar saçılırmış gecelerde. İsterse çıkarmış ayyuka aşıklar. En parlak yıldızın altında öpüşürler, koklaşırlarmış. Rüzgâr alır uçururmuş bulutlarda. Muhabbetleri hiç bitmezmiş.
Onlar karanlıkta da olsa, hep görürlermiş birbirini.

Hani; "Çağır beni... Çağır gelirim " derdin ya...
Ah be yâr!... Ah...
Ne derindi...
Figan yırtıldı sesim...
Duymadın... Duymadın...
Koklayamadım saçlarını...
Kanayan yerlerini saramadım...
Öpemedim doya doya....

Duyuyor musun Gül yüzlüm! yine cenneti solu… Gel gayrı... Gel...

Hakkını helâl et... İçirdiklerine... Verdiklerine Yaradan'ım bir yerine bin versin.

Fikret Şimşek






**** ****

Delişmen Düş



gül suyuyla yıkandım
narin ellerin
cemaline aynel yakin
kavruldu tenim
özgür bir dağdı coşan
uçurumda fıtratım sukut

tecelliye razıydım
çarmıhında asıldım
ellerimde kan/dilimde dua
intizar

gülü öpüş...
bir delişmen düş...



..

Fikret Şimşek



**** ****

Muhlis ve Melek



muhlis dedi;
"hiç"
melek dedi;
"nûr"
muhlis sordu;
"nedir"
melek dedi;
"iç"
ve içti muhlis nûr’u

birden bir sis hasıl oldu
daldılar içine
pırıl pırıl gökyüzü
ve gülen güneş karşıladı onları
heybetli bir dağ
berrak akan bir nehir
dökülen çavlan
bir masal ülkesiydi

karıncaları sevdiler
uçurumları geçtiler
ve tırmandılar zirveye
geceydi yıldırımlar ellerinde
bir melek döndü, bir muhlis………

....
Fikret Şimşek



**** ****


Reşha


hilal vurur
yusuf kuyularda reşha
iki büklüm
sarar elem
derinde kırılır fay
titrer gece
şems’ i doğurur şafak

mavilerde başlar düş...

...


Fikret Şimşek


**** ****


Kar ve Lav




bir âlev vurur dağlara
çığlar düşer
zerre dikilir kraterin ağzına
sen gelmezsin
âlem-i nâr cehennem bana

gelmezsin
canım kesilir
kanar sen yanım

uçur/sana...




"Ne kar krateri soğutur, ne lav kar’ı eritir" (*)
……


(*) Esadi ( Esat ANIK)


Fikret Şimşek

1 yorum:

Katre dedi ki...

mutlu yıllar dost...