11 Şubat 2008 Pazartesi

FANUSTAKİ NUR

Yazmak... Evet yazmak, çok farklı konuşmaktan... Söz uçar gider ama yazı kalıcıdır.
Bir güzel insanın hayatını araştırdım. "Hasan Nail Canat" Yazar - Şair ve Tiyatro sanatçısı. Üç yıl önce vefat etmiş bu değerli büyüğümüz. Allah rahmet eylesin. Cennet mekanı olsun. Onun hakkında çok şey yazmayacağım. Lakin, ne mutlu yaşamı sürecinde böyle güzel eserler bırakabilenlere. En kısa zamanda belirlediğim kitaplarını okuyacağım.

Küçücük bir yazısını ve bir şiirinden bir bölümü sizlerle paylaşacağım:

"-Önemli olan ihtiyacı farketmek. Bu insanlar öyle şeylere şartlandırılmışlar ki sanat ve edebiyatın zaruretini farkedemiyorlar.
Mesela onbinlerce insanı bir meydanda toplayabilir, onları üç-beş sloganla coşturabilirsiniz ama bir şiir dinlemeye ya da bir hikaye
okumaya kimseyi davet edemezsiniz.
-Biz halen davet ediyoruz...
-Siz kahramansınız. Çünkü kolaya talip olmadınız. Kıymetinizi bilin ve sakın bu işin peşini bırakmayın.
Güzeli ve güzelliği esir pazarındaki tellallar gibi satmayın. Sanat yapmak; gülü incitmeden gül yaprağına şiir yazmaktır.
Dikkat edin gençler, bu, bülbüllerin işidir. Bülbül kılığına girmiş karga olmayın."

-----

Erik Ağacı Destanı.

Bu destanı ne ilham perileri getirdi şairlere, ne de gece sancıları

Bosna-Hersekli çocuklara yazıldı bu destan.
Dev gibi devletlere - Birleşmiş Milletlere rağmen
Sana rağmen bana rağmen bir milyar kardeşe rağmen
Pınar bakışlı çocuklara sıkılan kuşunlarla yazıldı bu destan...

****

Hani şiir vesile olur bazen. Karşınızdaki insanın yüreğini görürsünüz. Vatanperverdir. Namuzsuza kurşun olur kimi dizeler.
Varoluşun asaletini haykırır dizelerinde. Hümanizmi anlatır. Aşkı anlatır. Sevgiyi anlatır. Bazen de acıyı anlatır şair.
Oturur da hiç çıkmaz ya insanın içinden acı. Hani kapkaradır bulutlar, şimşekler çakar, yıldırımlar düşer.
Tir tir titrerken, büzülmüş bir derviştir mağarada şair.

Bir ateş yakar, başlar semâh. Döndükçe döner. Bir toprağı, bir gökyüzünü öper. Aşkın mabedinde, bir başka âlemdedir.
Döndükçe içinden bir volkan fışkırır. Dereler çağıl çağıl dökülür dağlardan.

Patikada, başında fener, bir dağcı düşünün. Dağın ortasında, yapayalnız yürürken, neler düşünür, neler geçer içinden.
Bir karıncadır, dudakları kurumuş, susamış... Susamış, sessizliğin merkezinde hiçliği içerken, rüzgârın soluğundan mânâyı çeker içine.


******

Bu fakir dizelerimle yazımı noktalıyorum.

******

Aşk
İçimde çığ
Hep düştü uçurumlara
Son gülümdü hazanda açan
Şimdi üzerinde; k a r t a n e l e r i....


******


O zerredir...
Nur kaplı bir fanustan
Seyreyler âlemi....


..............

Fikret Şimşek

Hiç yorum yok: