9 Şubat 2008 Cumartesi

SAĞLAM DOMATES







Fazîlet Hanım çıkar evinden. Günlerden Perşembe, semtlerinde kurulan pazara doğru yollanır. Güzel bir sonbahar günüdür, hava günlük güneşlik. Rüzgar hafiften hafiften eserken, sarı yapraklar savrulur caddelerde.

İki yaşında bir kızı olan, eşini seven ve çok mutlu olduğu bir yuvaya sahip Fazîlet Hanım... Yıllardır Fransa'nın Almanya sınırına yakın bir kasabada yaşamakta. Pazara giderken derin düşüncelere dalar; "Gurbet ne zor!" diye iç geçirir. Sevenlerinden ayrı ve uzak diyarlarda yaşamak kolay mı!... Aklında hep sevdikleri ve memleketi vardır.

Sağa sola bakına bakına gelir pazar yerine. Bir ondan, bir bundan derken torbaları dolar. Son olarak domateslerin başında durur. "Kırmızı kırmızı, ne güzeller!" der ve alır bir poşet. En sağlamlarını seçmeye başlar. Eline bir çürük domates denk gelir ve hemen onu yan tarafa bırakır. Sonra birden tezgâhın üstüne boşaltır poşete koyduğu domatesleri. Satıcı "Ne oldu Hanımefendi?" diye sorar. Fazîlet Hanım suratı asık "Vazgeçtim, almayacağım." der. Bir çürük domates için, sağlam domatesleri de almadan evinin yolunu tutar.

Biraz sonra arkasından birinin kendisine seslendiğini duyar: "Bir dakika bakar mısınız?" Fazîlet Hanım dönüp bakar. Bir de ne görsün! Yerde kırmızı bir domates ona doğru konuşuyor. Ağzı bir karış açılır ve şaşkın bakışlarla domatesi dinler. "Sizin yaptığınız çok üzdü bizi ve Allah bir anda beni dillendirdi, size derdimi anlatmaya geldim. "Hay Allah nasıl şey bu diye düşünürken "Eee ne vardı ki? ben sizi neden üzdüm? ''

Başlar domates anlatmaya "Bizim içimizde bir çürük domates sizin canınızı sıktı ve bizi de almadan bıraktınız. Biz sağlam domatesler, insanlar bizi alsınlar, kendilerine besin olalım, onlara lezzet verelim diye sergide bekliyoruz. Niçin bizi bıraktınız? Bizim ne suçumuz vardı ki ?" Ve davam eder "Çürümüş bir domates yüzünden bizi de bıraktınız. Ben ve arkadaşlarım çok üzüldük."

Fazîlet Hanım'a üzüntüsünü bildiren domates, yanından uzaklaşır ve tezgahtaki yerine çıkar. Sonra Fazîlet Hanım bir anlık sinirinin onları nasıl üzdüğünü düşünüp geri döner ve ilk başta kendisine dillenen o domatesi alır, torbaya koyar. Hatta alması gerektiğinden fazla domates alır.

Evine geldiğinde bakar onlara. Sapasağlam, ne güzeller domatesler. Sonra "Hanginizdi bana konuşan domates?"
diye sorsa da domateslerden bir daha hiç konuşan olmaz.

Onlar günlerce o lezzetli domateslerin tadına doyamazlar.


............... Siz de çürük domatesleri atın ama sağlamlarının da kıymetini bilin....



Fikret Şimşek

Hiç yorum yok: